Dalyan, Çanakkale ilinin Ezine ilçesine bağlı bir köydür. Köyde “Dalyan koyu” ile Pembe göl bulunmaktadır. Köyün karşısında Bozcaada yer almaktadır.
Dalyan, Çanakkale ilinin Ezine ilçesine bağlı bir köydür. Köyde “Dalyan koyu” ile Pembe göl bulunmaktadır. Köyün karşısında Bozcaada yer almaktadır.
Gülpınar, Tuzla Köyü yakınlarında şirin bir belde olup, merkezde yer alan Gülpınar Cami oldukça etkileyici bir yapıdır. Ünlü bir antik kent olan Apollo Smintheous’ a giden yol Gülpınar’dan geçer.
Assos ya da Behramkale Ayvacık ilçesine bağlı, Çanakkale ili sınırları içinde olup, Troad olarak bilinen Biga Yarımadası’nın güney tarafında yer almaktadır. Bu bölge tarihin ve denizin Ege deki muhteşem buluşmasının en güzel örneklerinden biridir.
Şehrin resmi adı Behramkale dir ama genellikle Assos olarak adlandırılır. Assos, antik limanı olan güzel bir balıkçı köyü olup arkeolojik sit alanıdır.
Assos antik limanı balıkçı tekneleri, küçük restoranlar ve hediyelik eşya dükkanları ile cevrelenmiştir. Bu etkileyici yerleşim alanında yüzme havuzlu oteller ve denize girmek isteyenler için birde plaj bulunur.
Athena ve Assos Akropolis Tapınağı deniz seviyesinden 238 metre yükseklidir. Athena Tapınağı antik tepenin üzerinden Assos un panoramik bir görünümünü ve pırıl pırıl turkuaz renkli denizini seyreder.
Antik kenti ziyaretiniz sırasında dik yolu yürürken yöresel el ürünleri, hediyelik esya satan tezgahlar size yorgunlugunuzu unutturur. Merkezde bulunanan Aristoteles un büyük bir heykeli sizi karşılar, sanki Assos a hoşgeldiniz der gibidir.
14. yüzyılda Sultan Murat tarafından inşa edilmesi emredilen etkileyici cami görülmeye değerdir.
M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzan antik kalıntıları restore etme çalışmaları halen devam etmektedir. Bu anıtların orijinal temelleri Midilli adasından gelen Aeolian vatandaşlar tarafından atılmıştır.
Bu önemli tarihi alanı ziyaret etmek eski zamanlara yolculuk hissi uyandırır. Aşağıdaki büyüleyici ve huzurlu kasaba rahatlamak ve gevşemek için ideal bir yerdir.
Assos a iki kilometre uzaklıktaki Kadirga Koyu, eski zeytin ağaçları ve pırıl pırıl denizle çevrili güzel ve geniş sahile sahiptir. Bu sahil Mavi Bayrak statüsündedir.
Kestanbol Kaplıcası, Ezine ye iki kilometre uzaklıktadır. Kestanbol kaplıcası sularının, romatizma, siyatik, tüberküloz ve bazı kemik hastalıklarına iyi geldigi bilinmektedir.
Kestanbol un Troia kentinin hamamı olarakta kullanıldığı söylenir. Konaklama odalarında termal su tesisatları bulunmaktadır.
Bayramiç, İda Dağı (Kazdağı) eteklerinde kurulmuş bir ilçedir. Deniz seviyesinden 351 metre mesafede olup, yeşilin her tonunu barındıran kırsal alanlarla çevrelenmiştir.
Bayramiç, Bizans ve Osmanlı döneminden kalma yapıların bulunduğu, eski bir yerleşim alanıdır. Taşköprü ve Tepe Cami bu tarihi yapılardan bazıları olup, en etkileyici yapı Osmanlı dönemine ait olan Hadımoğlu Konağı dır.
Ayazma ya giden yolda Bayramiç ve çevresinin su ihtiyacını karşılayan rezervuar, çam ormanları, elma bahçelerinden geçilir.
Bayramiç ve çevresi yemyeşil alanlarla çevrilidir.
Babakale, Türkiye nin batıdaki en uç noktasıdır. Babakale adını, 1723 yılında Osmanlı döneminde inşa edilen kalesinden alır.
Babakale limanı balıkçı ve diğer teknelere korunaklı bir barınak sağlar. Babakale, bu güzel kıyı şeridini keşfetmek isteyenlere bir çok konaklama imkanı sağlayan turistik bir beldedir.
Babakale nin kumlu plajı ve sığ denizi güvenli yüzme alanı arayanlar için idealdir. Tarihte korsanların uğrak alanı olan Babakale, Sultan III Ahmed döneminde inşa edilen kalesiyle çevre halkının korsan saldırılarından korunmasını sağlamıştır.
Çevre halkın geçim kaynağı genelde turizm, zeytincilik olup , bıçak yapımı ve ayakkabı üretimide yerel ekonomiye katkı sağlar.
Babakale de mola verip etrafı dolaşmak, balıkçı restoranlarında taze balık yemek ve Ege yi seyretmek, güzel bir gün geçirdik demek için haklı bir nedendir.
Troy (Truva, Troia) kenti Homeros’un Odyssey ve İlyada destanında adı geçen tahta Truva atı ile ünlü bir tarihi alandır. Truva Çanakkale şehirine 30 km ve Çanakkale boğazının iç kesimlere bazı yaklaşık 5 km mesafededir.
Truva yıllarca efsanevi bir şehir olarak algılanılıp varlığından şüphe duyulmuştur. Günümüzde, Truva tarihsel olarak çok iyi belgelenmiştir ve hakkında pek çok tarihi kayıt bulunmaktadır: Büyük İskender’in M.Ö. 334 yılında Troy u ziyaret ettiğinin kaydedildigi gibi.
Truva kenti zaman içinde vadinin su akıntıları nedeniyle kumlarla dolmasıyla günümüzde deniz kıyısından uzaklaşmıştır. Ilium adlı şehrin, Roma İmparatoru Augustos döneminde bu alanda kurulmuş olduğu bilinmektedir, ancak Ilium ticari önemini İstanbul şehrinin artan başarısı karşında yitirmiştir.
Bu alanda yapılan ilk kazıların sonucu pek başarılı değildir. İlk kazılar, Frank Calvert adında bir İngiliz arkeolog tarafından gerçekleştirmiş ve daha sonra Heinrich Schliemann adında bir Alman arkeolog tarafından yürütülmüştür. Bu kazılardan elde edilen bilgilerde, dokuz farklı seviyelerde birçok yerleşim alanının, aynı yerde birbirleri üzerinde inşa edildiği anlaşılmıstır .
Schliemann yaptığı kazılarda, Truva orijinal şehirinden daha derin kalıntılara ulaşmıştır, farklı seviyeleri birbirine karıştırarak değerli antik malzemenin karışmasına neden olmuştur. Schliemann ın bu bölgede pek çok hazine bulduğu bilinmektedir, Priam Hazinesi bunlardan biridir, bu hazinenin parçalarını Berlin Müzesine satmıştır.
Son zamanlarda yapılan kazı çalışmalarında, Truva şehrinin MÖ 1250 ye ait şehir duvarlarına ve şehri çevreleyen derin hendeklerine ulaşılmıştır. Bu bulgular, bu alanın hiç şüphesiz efsanevi Truva kenti olduğunun kanıtıdır.
Troya efsanesinde bahsi geçen, Odysseus’un Truva kuşatmasını nasıl kırdığı hikayesi filimlere konu olmuştur. Büyük bir tahta at yenilgiyi kabul ediyormuş gibi yapan Yunan ordusu tarafından şehir duvarlarının dışında yerleştirilir ve Yunan filosu denize açılıp bölgeyi terkediyormuş gibi yapar. Atı ganimet olarak Truva şehrinin içine sürükleyen Truvalılar atın içinde saklanan askerlerden habersizdir. Gece geç saatlerde askerler attan çıkar, Truva kentinin kapılarını açıp, gittigi sanılan askerlerin şehre girmesine yardım eder. Truva halkı, kralı Priamos ve ailesi öldürülür. Bu muhteşem şehir kurnazlık ve hile ile tarihte el değiştirir.
Günümüze taşınan “Hediyeler taşıyan Rumların sakının” ifadesi, Truva atı hikayesinden kaynaklanmaktadır.
Zamanlarda yapılan düzenlemelerle Truva açık hava müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Otopark ve hediyelik eşya dükanları düzenlenmiştir.
Truva kalıntılarının 1873 yılında keşfedilmesinden sonra , bu antik kent hızlı bir şekilde dünyanın en ünlü arkeolojik alanlarından biri haline gelmiş, önemli bir dünya kültür mirasıdır.
Apollon Smintheus Tapınağı, Gülpınar kasabasında bulunmaktadır. Tapınağın burada inşa edilmiş olmasının en muhtemel nedenlerinden birinin, bu bölgenin su kaynakları bakımından zengin olduğudur.
Truva kentinin hakimiyetiyle birlikte, Yunanlılar, bu kıyı şeridi boyunca çok sayıda yerleşim alanı kurdular. Yunan kültürünün izlerini Apollon Smintheus Tapınağında olduğu gibi Dalyan köyünde bulunAlexander Troas antik kentinde de görmek mümkündür.
Homeros’un İlyada adlı eserinde anlatıldığı üzere; Apollon Smintheus tapınagında bir rahip olan Chyrses ın kızı , Chryseis, Truva kuşatması sırasında Agamemnon tarafından yakalanır. Chyrses, Apollo dan Yunanlıları cezalandırarak kızını kurtarması için yardım ister. Apollo Yunan saflarına zehirli bir ok göndererek ordu içinde salgın hastalığa yol açar. Apollo yu kızdırdıklarını anlayan Yunanlılar felaketlerin üzerlerinden gitmesi için Chryseis i serbest bırakırlar.
İlyada’da, rahibin yakarışı şöyle anlatılır:
” Duy beni, …, sen ki Chryse ve kutsal Cilla yı koruyan, Tenedos u yöneten gümüş yaylı Tanrı… duy beni, Sminthe nin ulusu…benim dualarımı duy…ben hiç tapınağına çelenk süslü çelenkler koymadım mı, hiç boğa ve keçi adamadım mı, yağlarını yakmadım mı, dualarımı kabul et… oklarını onların üzerine göndererek, göz yaşlarımın intikamını almama izin ver…dualarımı kabul et…”
(Iliad, I, 37-42, Samuel Butler) (İlyada, I, 37-42, Samuel Butler)
Apollon Smintheus Tapınağında bulunan eserlerde İlyada destanında anlatılan Truva Savaşının hikayesi antik mermer taşlarda, vazolarda tasvir edilir, bu hikayenin izleri taş rölyef çalışmalarında da görülmektedir.
Bu sitede 1866 yılında başlayan ilk kazılara, uzun bir süre ara verilmiştir. Prof Dr Coşkun Özgünel gözetimi altında kazılara 1980 yılında tekrar başlanmıştır.
Müze kazılarının yanı sıra Apollon Smintheus tarihin önemli eserlerini ve koleksiyonlarını bilgimize sunuyor.